Dinledim konuşmacıların ne konuştuğunu, dinledim başlangıç ve sona dair söylediklerini,
Ama başlangıç ya da son hakkında konuşmuyorum ki ben.
Şimdi olduğundan asla daha çok başlangıç yoktu,
Daha çok gençlik ya da yaşlılık da yoktu şimdi olduğundan,
Şimdikinden asla daha çok kusursuzluk da olmayacak,
Şimdikinden daha çok cennet ve cehennem de.
Arzu, arzu, arzu,
Hep doğurgan arzusu dünyanın.
Şu muğlaklığın ötesinde zıtlık ilerleme demektir, her zaman madde, çoğalma, her zaman cinsellik,
Her zaman kimliğin dokunması demektir, her zaman üstünlük, her zaman üremesi hayatın.
Faydası yok ayrıntıya girmenin, bilen de bilmeyen de hisseder bunun böyle olduğunu.
Hiç kuşkuya yer vermeyecek kadar emin, tamamen dik, güzelce hatıl atılmış, kirişlerle güçlendirilmiş,
Bir at kadar güçlü, sevecen, kurumlu, elektrikli,
Ben ve bu gizem, duruyoruz işte burada.
Duru ve tatlıdır ruhum, duru ve tatlıdır ruhum olmayan her şey.
Biri yoksa ikisi de yoktur ve görünen kanıtlar görünmeyeni,
Ta ki kendisi de görünmez olana ve karşılığında bulana kadar kanıtını.
En iyisini göstermek ve onu en kötü çağdan ayırmak rahatsız eder çağı,
Bilirim eşyanın mükemmel zindeliğini ve soğukkanlılığını, bu yüzden onlar tartışırken susarım, gidip yüzerim ve takdir
ederim kendimi.
Başımın üstünde yeri var her organımın, vasfımın; candan ve temiz her insanın organının, vasfının,
Ne bir santimi, ne de bir parçası bir santimin kabadır, hiçbir şey diğerlerinden daha tanıdık değildir bana.
Memnunum kendimden—görüyorum, dans ediyorum, gülüyorum, şarkı söylüyorum;
Beni sarmalayan ve seven yatak arkadaşım uyuyor yanı başımda gece boyunca ve sessiz adımlarla uzaklaşıyor
şafak sökerken,
Bereketiyle bütün evi dolduran beyaz havlularla örtülü sepetler bırakıyor bana,
Kabul ve idrak edişimi erteleyip, gözlerime inanmayıp çığlık mı atmalıyım,
Gözlerim onun ardından yola bakmayı bıraksın diye,
Ve hemen sıfırdan ulaşmaya kalksın diye yüze
Ki o da birden farklı değildir ya da ikiden ya da ondan sonra gelenden?
--Fahri Öz’s translation