Bu yemek herkes için, bu yemek doğal açlık için,
Bu dürüstler için olduğu kadar kötüler için de, herkesi çağırıyorum,
Bir kişiyi bile küçük görmeyeceğim, bir kişiyi bile dışarıda bırakmayacağım,
Bu vesileyle kapatma, beleşçi, hırsız da davetlimdir,
Kalın dudaklı köle de, zührevi hastalığı olan da davetli;
Hiçbir fark olmayacak aralarında ve onlarla geri kalanlar arasında.
Bu mahcup elin dokunuşudur, bu uçuşması ve kokusu saçın,
Bu dokunuşudur dudaklarımın dudaklarına, bu arzunun mırıldanması,
Bu yüzümü yansıtan uzak mı uzak derinlik ve yükseklik,
Bu özgecil kaynaşmasıdır kendimin ve yeniden çıkış noktası.
Sence anlaşılması güç bir niyetim mi var?
Tamam var, tıpkı nisan ayındaki sağanakların, kayanın bir yanındaki mikanın nasıl bir niyeti varsa.
Sence şaşırtıyor muyum başkalarını?
Gün ışığı şaşırtıyor mu? ormanda kızılkuyruğun erken vakit cıvıltısı şaşırtıyor mu?
Ben onlardan daha çok mu şaşırtıyorum?
İşte şimdi mahrem bir şeyler anlatacağım,
Herkese anlatamayabilirim, ama anlatacağım sana.
--Fahri Öz’s translation