Yolcular ve dilenciler sarıyor etrafımı,
Karşılaştığım insanlar, yansısı hayatımın ilk dönemlerinin, koğuşun ve yaşadığım şehrin ya da ulusun,
Son dönemler, keşifler, icatlar, cemiyetler, eski ve yeni yazarlar,
Yemeğim, giysilerim, arkadaşlarım, görünüşüm, iltifatlarım, borçlarım,
Sevdiğim bir adamın ya da kadının bana karşı gerçek
ya da uydurma kayıtsızlığı,
Ailemden birinin ya da benim hasta olmam ya da bir kötülük etmem ya da para sıkıntısı çekmem
ya da bunalımlarım ya da coşkunluklarım,
Savaşlar, kardeşler arası savaşın dehşeti, kuşkulu haberlerin yol açtığı heyecan, değişken durumlar;
Her gün her gece gelir bana bunlar ve ardından uzaklaşırlar,
Ama Benim kendim değil bunlar.
Bu itiş kakışın uzağında duruyor işte ben dediğim şey,
Duruyor neşeli, hâlinden memnun, merhametli, aylak, bütün,
Tepeden bakıyor, dimdik veya dayıyor kolunu görünmeyen bir şeyin üzerine,
Şöyle yandan kafasını uzatıp ne olacak diye merakla,
Oyunun hem içinde hem dışında, bakıp merak ederek.
Geriye dönünce görüyorum kendi günlerimde siste ter içinde boğuştuğumu dilcilerle ve laf ebeleriyle,
Ne alay ediyorum ne de bir görüş ileri sürüyorum, tanık olup bekliyorum.
-- Fahri Öz’s translation